Kayıp Üzümler, Yeniden Doğan Bir Miras: Likya’da 4500 Yıllık Şarap Hikâyesi
Antalya’nın Elmalı ovasında, 1100 metre rakımda bir tutkulu insan, yüzyıllardır unutulmuş bir mirası yeniden canlandırıyor.
Burak Özkan’ın hikâyesi, sadece bir şarap üreticisinin değil; bir arkeoloğun, bir toprak koruyucusunun ve bir vizyonerin hikâyesi.
O, Antalya’nın “şarap için fazla sıcak” olduğu düşünülen bir dönemde, bu toprakların geçmişine değil, potansiyeline baktı.
Ve gördüğü şey, 4500 yıllık bir gelenekti.
Bölgenin Hikâyesi: Likya’nın Sessiz Asmalarına Dönüş
1990’ların sonunda, Elmalı platosu bağcılık açısından kimsenin dikkatini çekmiyordu.
Ama genç bir ekonomist olan Burak Özkan, Londra ve Florida’daki eğitimini tamamlayıp memleketine döndüğünde, aklında tek bir fikir vardı:
“Antalya’nın da kendi şarabı olmalı.”
1999’da 1100 metre rakımda ilk bağlarını kurduğunda, herkes bu fikri fazla iddialı buldu.
Profesörler, “800 metrenin üstü don riski taşır” diyordu.
Ama Özkan ısrar etti — çünkü Elmalı’nın sıcağıyla serin geceleri arasındaki 20 derecelik farkın, şarapta mucize yaratabileceğini biliyordu.
Bugün Likya Şarapları’nın bulunduğu topraklarda, binlerce yıl önce Likyalılar’ın “Wiyanawanda” adını verdiği, Hitit tabletlerinde “Şarap Diyarı” olarak anılan bir şehir vardı.
Bu tesadüf değildi.
Likya, antik çağda olduğu gibi bugün de Anadolu’nun şarap belleğini taşıyor.
Yerli Çeşitlerin Dönüşü: Acıkara’dan Arya’ya
2002’de Özkan, bölgedeki yaşlı çobanlarla konuşurken “Acıkara” adında unutulmuş bir üzümden bahsedildiğini duyar.
Bir çoban, dağda hâlâ asılı duran yabanî bir asmayı gösterir.
O asma yaklaşık 200 yıllıktır.
Özkan, o asmadan çelikler alır — işte o an Anadolu bağcılığı için yeni bir sayfa açılır.
Bugün Acıkara, Türkiye’nin en yüksek puanlı yerli şaraplarından biri olarak kabul ediliyor.
Ama hikâye bununla bitmez.
Likya, 30’a yakın eski asma çeşidini dağlardan, ormanlardan, taş ocaklarının kenarından bulup R&D bağına taşır.
DNA analizleri sonucunda 9’u tamamen yeni, daha önce kayıtlarda yer almamış yerli üzüm olduğu anlaşılır.
Bazılarına ailesinin isimlerini verir:
Arya Özkan, Vera Özkan,
Her biri, geçmişin bir yankısı gibi bugünün şişelerinde yeniden can bulur.
Kültürel Miras & Turizm Boyutu
Likya Şarapları, sadece yerli üzümlerle değil, Antalya’nın gastronomi kimliğiyle de yeniden bağ kuruyor.
Elmalı’nın yüksek rakımlı bağlarında yetişen bu üzümler, bölgenin mutfağıyla doğal bir denge oluşturuyor.
Bugün Antalya, artık sadece “deniz ve tatil” destinasyonu değil; şarap rotalarıyla da öne çıkmaya başlıyor.
Özkan bu durumu şöyle özetliyor:
“Dünya markası olmanın yolu, kendi yerel ürünlerinden geçer.”
Her şişe Likya şarabı, Antalya’yı yeniden haritaya yerleştiriyor — ama bu kez bağ haritasına.
İklim & Gelecek: Yüksek Rakımların Umudu
Likya, başından beri organik tarım prensipleriyle çalışıyor.
Kuru tarım neredeyse imkânsız hale gelse de, Özkan iklim değişikliğine uyum sağlamak için bağlarını daha da yükseğe, 1300 metre rakıma taşıyor.
Geleceğin bağcılığının burada, yüksek rakımlarda şekilleneceğine inanıyor.
“İklim değişiyor ama umut hâlâ bu topraklarda,” diyor.
“Çünkü Anadolu’nun genetik hazinesi sonsuz.”
Neden Önemli: Bir “Ölümsüzlük Projesi” Olarak Şarap
Burak Özkan, Acıkara’yı yeniden canlandırdığında, neden bu kadar uğraştığı sorulduğunda şöyle yanıt veriyor:
“Yaşam kısa. Ama eğer bir gün, 500 yıl sonra biri bir kadeh Acıkara kaldırırsa, o zaman hâlâ yaşıyor olurum.”
Likya Şarapları bu yönüyle bir “ölümsüzlük projesi”.
Her yeni keşfedilen üzüm, Anadolu’nun geçmişini geleceğe bağlayan bir köprü.
Her yeni şişe, bu toprağın bir cümlesi.
SOMM GASTRO’nun Notu
Likya’da bir şarap tadımı, sadece bir deneyim değil, bir zaman yolculuğu.
Her kadehte 4500 yıllık bir mirasın yankısı var.
Yerli üzümler, genç bağcıların ellerinde yeniden kimlik kazanıyor.
Likya, “yerli çeşitlerin dönüşü”nü bir üretim biçimi değil, bir kültürel görev haline getirmiş.
Ve bu hikâye, Anadolu’nun şarap geleceğini anlatan en güçlü seslerden biri olmaya aday.